Girişimciliğin ilk dersi ‘haksız rekabet’

Ar-Ge ve inovasyon ile müşteri için değer yaratmaya çalışmak ticari başarı için yetmiyor. Pazardaki haksız rekabet oyununa hâkim olmak şart.

İster kendiniz yeni bir iş kuruyor olun, ister başkasının şirketinde yeni ürünler, pazarlar ve projelerle meşgul olan bir çalışan olun, girişimcisiniz. Piyasadaki şartları gözlüyor, risk alıyor, inisiyatif kullanıyor ve öncülük ediyorsunuz. O zaman, başta ‘yenilikçi’ işlerle uğraşanlar olmak üzere ürünlerinize, projelerinize dair etkileyici bir cevap vermeniz gereken bir soru var: Size rekabet avantajı kazandıracak, üstün kılacak özgün yanınız nedir?

Sizin ayrıcalığınız ne?

Silikon Vadisi bu konuyu unfair advantage (haksız avantaj) olarak girişimcilik terminolojine sokmuş. Unfair kelimesi çoğunlukla ‘haksız’ veya ‘hileli’ anlamında kullanılır ama burada mecazi olarak ‘ayrıcalıklı’ anlamında kullanıldığını vurgulamak gerek. Bazıları sizi farklılaştıran unsuru ‘secret sauce’ (tarifi gizli sos) veya ‘magic’ (sihir) olarak da ifade ediyor. Bir girişimin cazibesi bu soruya her daim ikna edici bir yanıt verebilmesine bağlı. Bir pazarda serbest rekabet şartları ne derece geçerliyse, yanıtın ikna ediciliği girişimin yenilikçilik seviyesiyle o derece doğru orantılı. Dolayısıyla örneğin Peter Thiel Amerika’da ‘rekabet zavallılar içindir, o kadar özgün bir değer yaratın ki rekabet sizin için geçersiz olsun’ diyebiliyor. Diğer taraftan, girişimcilerin pazarlarındaki serbest rekabetin bozulmuşluk derecesiyle orantılı olarak ‘haksız avantaj’ sorusunu gerçek anlamına göre cevaplamaları da gerekebilir! Yalnız Amerika’da ve Avrupa’da bile, yenilikçiliğiyle öne çıkan Airbnb ve Uber gibi girişimler hem haksız rekabet yapmakla suçlanıp hem de kendisi buna maruz kalabiliyor. Bunun baş sebeplerinden birisi yasal düzenlemeler ve piyasa adetlerindeki değişimlerin her zaman teknolojideki ve sosyal hayattaki değişimlerin gerisinde kalması. Belki de bir girişimcinin haksız rekabet alanındaki ilk savaşını çoğunlukla (eski veya yetersiz) yasalara karşı vermesi gerekiyor.

Parlak Ar-Ge projelerinin başarılı ürünlere dönüştürülememesinin, ticarileştirilememesinin önündeki sebeplerden birisi araştırmacıların piyasada geçerli haksız rekabet şartlarını yeterince bilmemesi veya bilse de buna dâhil olmaktan kaçınması. Bu aslında ‘salon ortamında’ düzenlenen yarışmalarda öne çıkan girişimlerin salondan çıktıktan sonra neden başarısız olduğunu da kısmen açıklıyor. Benzer olarak, bazı girişimciler için objektif, kuralları herkesçe bilinen ve haksız ticari uygulamaların bir kriter olmadığı değerlendirmelerden geçerek hibeye hak kazanmak piyasada müşteri edinmekten daha kolay.

Rekabetin tam / serbest olmaması öyle piyasa koşulları yaratıyor ki, bunları ürününüzü piyasaya sunmadan çok daha önce henüz tasarım ve geliştirme aşamasındayken keşfetmeniz ve gereğini yapmanız gerekiyor. Çünkü hiçbir ürün tek başına iş görecek şekilde geliştirilmiyor, rekabet birbiriyle uyumlu ürün sistemleri ve ekosistemin değer katan bir parçası olmayı başarabilmek üzerine kurulu. Denilebilir ki, inovasyon projelerinin ticarileştirme aşamasının temel Ar-Ge aşamasından farkı müşteri taleplerine ve pazara öncelik vermek olduğu kadar eksik rekabet şartları için de hazırlanmak.

Mevzuatın rehberliğinde haksız (eksik) rekabet

Her girişimci için (eğer bu alanlarda girişimci değillerse) dolandırıcılık, sahtecilik, gasp gibi ticari alanın dışında da suç olarak tanımlanan faaliyetleri yasak siyah alan olarak değerlendirebiliriz. Beyaz alan müşterinin teslim aldığı ürün karşılığı yaptığı ödemeyi kabul etmek gibi aksi düşünülemeyecek faaliyetler olabilir. Geriye kalan tüm alanlar ise grinin tonlarına kalıyor. Gri bölgenin bu kadar geniş olması, doğru ve yanlışın sektöre, zamana, taraflara ve olayların özgün şartlarına bağlı olması. Kamunun rekabet konulu resmi rapor ve ifadelerinden dikkat çekici iki alıntı paylaşayım:

“Bu konuda kanunda yasal bir boşluğun bulunduğuna ve benzer durumda çok sayıda …”

“uygulamanın … maddesini ihlal ettiği, ancak … bir yetkinin kullanılması neticesi ortaya çıktığı, dolayısıyla kanunlar arasında ihtilaf olduğundan …”

Özellikle bazı ticaret alanlarında açık ve güncel yasal düzenlemelerin bulunmaması kimi şirketlerin gelişimine ve yenilikçiliğine ivme kazandıran özgür bir alan yaratırken başka şirketlerin rahatça rekabet ihlallerinde bulunmasına imkân tanımış oluyor. Ayrıca, 10 sene önce bir icra dosyasının ortalama görülme süresi 19 ay iken, 2014 yılında bu süre 26 aya çıkmış. Bugün icra ve iflas dairelerinde işlemleri devam eden 24 milyon dosya var. Her yıl bunlardan 6 milyonu sonuçlandırılırken üzerine 7 milyon yeni dosya ekleniyor. Sonuçta, Türkiye’de hukuk sisteminin yavaş ve problemli işlediği düşünüldüğünde yasaları serbest rekabet ortamının sağlayıcısı ve firmaların koruma kalkanı olmaktan çok, rekabet ihlallerinin türleri konusunda uyarıcı bir kaynak ve grinin tonlarından kendimize uygun olanını seçmek için bir rehber olarak değerlendirmek daha doğru gözüküyor.

TÜRK TİCARET KANUNU konuya Haksız Rekabet başlığı taşıyan bir Kısım (54-63. maddeler) ayırmış. Haksız rekabet rakipler, tedarikçiler ve müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanıyor. Bu davranışları bir çalışan yerine getirdiğinde işveren de sorumlu tutuluyor. Medya yoluyla yapılan ihlallerde (haber, röportaj, reklam) yayınlayan medyanın yöneticilerine de dava açılabiliyor. Sadece firmalar birbirlerine değil, müşteriler ve meslek birlikleri de firmalara haksız rekabet davası açabiliyor. Kanun ihlallere örnek olarak özellikle genç girişimciler için oldukça zihin açıcı örnekler sıralamış, bazılarını özetliyorum:

  • Yanıltıcı açıklamalarda bulunarak başka firmaları, ürünlerini veya fiyatlarını kötülemek, kendisininkileri yüceltmek.
  • Sahip olmadığı diploma, ödül, meslek ad ve sembollerini kullanarak özel yetki ve yeteneklere sahip olduğu izlenimi vermek.
  • Firmasının ve ürünlerinin, rakibinin tanınmışlığından yararlanacak şekilde başkasınınkilerle karşılaştırmak ve karıştırılmasına sebebiyet vermek.
  • Ürün ve hizmetlerini birden çok kez tedarik fiyatının altında satışa sunmak.
  • Müşterilere ürün ve hizmetlerinin özellikleri, faydaları ve riskleri hakkında yanıltıcı bilgi vermek, gerçek değerleri hakkında yanıltmak.
  • Müşterilerle kendisi sözleşme yapabilmek için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya veya caymaya yöneltmek.
  • Taksitli alışverişlere ve tüketici kredilerine ilişkin ilanlarda peşin/toplam satış fiyatına, taksit/kredilerin ek maliyetine, faizlere ilişkin muğlak beyan ve sözleşme formülleri kullanmak.
  • Başkasının çalışanına hak etmediği faydalar önererek onları işlerinin yükümlülüklerine aykırı davranmaya, işvereninin üretim ve iş sırlarını açıklamaya yöneltmek.
  • Kendisine emanet edilen ürün, hizmet, teklif ve iş planlarından yetkisiz yararlanmak.
  • Herkese yüklenen iş şartlarına, rakipler için de geçerli mesleki kurallara uymamak.

Ana gelir kaynağını rekabet ihlallerinde bulunarak yaratan firmalar az değil. Örneğin distribütör, bayi veya franchise sözleşmesine rağmen başka markalardan ürün tedarik ederek üretiminde kullanan veya doğrudan mağazasında satanlar. Tabi bunların kanıtlanması ve cezalandırılması her zaman kolay değil. Bu nedenle pek çok sektörde şirketlerin rekabette öne geçmesi gri alanlardaki manevra kabiliyetlerine ve başkalarına karşı aldıkları ön tedbirlere bağlı olabiliyor.

REKABETİN KORUNMASI KANUNU rekabeti engelleyici ya da kısıtlayıcı her türlü anlaşma ve eylemi yasaklıyor. Bunların arasında ürünlerin maliyet, fiyat, kâr oranları üzerine anlaşmak, pazarı bölüşmek, arz / talep miktarını manipüle etmek, pazardaki hâkim durumunu rakiplerin aleyhine kullanmak, sektöre girişi zorlaştırmaya çalışmak var. Bu kanunun gereğini Rekabet Kurumu yapıyor. Ayrıca, şirket birleşmeleri ve devirlerin rekabeti koruyarak yapılmasını sağlıyor. Faaliyet Raporuna göre 2014 yılında şirketlere toplam 470 milyon TL para cezası verilmiş. Yılda ortalama 500 dosya sonuçlandırıyor. Örneğin, kurum son 2 ay içinde yaptığı ön araştırmalar sonucunda Aygaz’ın bayilerinin yeniden satış fiyatını belirlemesi, Mey İçki’nin rakiplerinin faaliyetlerini engelleyici davranışları, Teknosa, Bimeks, D&R, Vestel, Media Markt, LG, Philips, Aral ve Vatan Bilgisayar’ın rekabet ihlalleri ve Türk Eczacıları Birliği’nin yurtdışından ilaç temin edilmesi alanında hâkim durumunu kötüye kullanması konularında soruşturma açmaya karar vermiş. Kısacası, ister dünyaca tanınmış büyük bir şirket olsun ister yeni kurulmuş yerel bir şirket, hatta kâr amacı gütmeyen bir kurum, herkes kaçınılmaz olarak bir yandan haksız rekabete maruz kalırken diğer yandan bilerek veya bilmeyerek kendisi rekabet kurallarını ihlal ediyor.

İTHALATTA HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN dampingi, yani ürünlerin yurt dışından yerli piyasadaki benzerlerinin normal değerinin veya ihracatçının başka ülkelere yaptığı ihraç değerinin altında fiyatlarla ithal edilmesi işlemini yasaklıyor. Bu tür bir ithalat Türkiye’deki bir üretim dalı ve firmalar için maddi tehdit yaratıyor veya bir üretim dalının kurulmasını fiziki olarak geciktiriyorsa bu ürün grubuna damping marjı göz önüne alınarak ek vergi koyuluyor. Böylelikle ödenecek gümrük vergisini azaltmak için düşük ithalat bedeli gösterilmesi de kısmen engellenebiliyor. Bugün Ekonomi Bakanlığı’nın Yürürlükteki Önlemler listesinde 52’si Çin’den yapılan ithalatlara dair olmak üzere toplam 136 anti-damping uygulaması var. Örneğin, 2 hafta önce Bulgaristan ve Polonya’dan ithal edilecek belirli mensucat ürünlerine %87 ek vergi konmuş. 2005 yılında başlatılan ve halen devam eden bir tedbir ise Çin’den ithal edilecek araç patinaj zincirlerinin kilosuna 1.500$ ek vergi uygulaması. Ülke bazında uygulanan bu tedbirlerin bazıları işe yaramış ve o ülkeden ithalat durma noktasına gelmiş. Bazı ürünler ise önce başka bir ülkeye o ülke üzerinden (menşe değişikliğiyle) Türkiye’ye ithal edilmeye başlanmış. O ülkeden ithalatlar da önlem kapsamına alındığında, bu kez firmalar ithalatını yaptıkları ürünün adını ve özelliklerini biraz değiştirip GTİP kodunu farklı beyan ederek önlemden muaf olmaya çalışmış. Bazıları da ürünü demonte olarak Türkiye’ye ithal edip montajı Türkiye’de gerçekleştirmek yoluyla tedbiri aşmış. Anlaşılan, devlet ile firmalar arasındaki ‘tedbir – karşı tedbir’ kovalamacası bir şekilde dönüşüp hâlâ devam ediyor.

TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN farklı alışveriş türlerine (ön ödemeli konut satışı, devre tatil, mesafeli sözleşmeler, vb.) göre tüketici haklarını açıklıyor. Ortalama tüketicinin ekonomik davranış biçimini önemli ölçüde bozabilecek, mesleki özenin gereklerine uymayan, tüketicinin tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, özellikle aldatıcı ticari uygulama ve reklamlar haksız olarak niteleniyor. Ayrıca, reklam olduğu açıkça belirtilmeden yapılan her türlü reklam ve tanıtım örtülü (gizli) reklam olarak tanımlanıp yasaklanıyor. Bu kanuna dayanarak bu yılın başında yayınlanan Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği yasakları oldukça detaylandırmış. Mevzuatta bu kadar detaycı olunması muhtemelen ‘ticari dürüstlük kurallarının’ neler olduğu konusunda firmalar, meslek birlikleri ve hatta mahkemeler ve onların bilirkişileri arasında yaşanan uyuşmazlıklardan kaynaklanıyor. Önce reklamlar konusundakileri kısaltarak sıralıyorum:

  • Tüketicinin zaten sahip olduğu yasal haklar onlara fazladan sunulan bir hak gibi gösterilemez.
  • Tüketicilere verilecek bedelsiz (promosyon) ürün ve hizmetleri almak için yerine getirilmesi zorunlu olan yükümlülükler reklamın ana mesajıyla birlikte açıklanır.
  • Araştırma sonuçları, istatistikler veya bilimsel yayınlar çarpıtılamaz, iddialar gerçekte sahip olmadıkları bir bilimsel temele sahipmiş gibi gösterilemez.
  • Reklamlarda tanıklığına başvurulan (tanınmış) kişi veya kuruluşun tecrübesine, bilgisine dayanmayan ve gerçek olmayan hiçbir tanıklık ya da onay ifadesi olamaz.
  • Doktor, diş hekimi ve eczacılar ile sağlık kuruluşlarının bir mal veya hizmete yönelik sağlık beyanında bulunduğu izlenimi uyandırılamaz.
  • Reklamların alt yazı ve dipnotlarında yer alan koşullar veya istisnalar tüketiciye verilen ana vaadin sağladığı avantajları ortadan kaldıracak nitelikte olamaz.
  • Reklamlarda ürün veya hizmetten faydalanabilmek için gereken beceri olması gerekenden az gösterilemez. Fayda sağlamak için ilave ürün veya hizmet gerekiyorsa açıkça belirtilir.

Yukarıdaki yasaklardan en az birini çiğnemeyen kaç reklam vardır acaba? Çevremizdeki ihlalleri sorgularken kendimizi sadece kanunda açıkça yazılı şekillerle sınırlamayıp biraz beyin jimnastiği yapmakta fayda var. Örneğin, etkinliklere ödül almak şartıyla sponsor olmak sonra da bu ödülü kalitenin bir göstergesi, kanıtı gibi kullanmaya çalışmak mevzuatta açıkça belirtilmese de bir ihlal. Aynı yönetmelikte nadir bir EK bulunuyor ve haksız ticari uygulamalar özetle şöyle örnekleniyor:

  • Kendini üye olmadığı kuruluşlara üye gibi tanıtarak güven ve itibar sağlamaya çalışmak.
  • Bir ticari uygulamanın veya ürünün gerçeğe aykırı olarak yetkili kuruluşlarca (kalite, ürün standardı, vb.) onaylandığı izlenimini vermek.
  • Tüketicinin ani ve bilinçsiz bir tercih yapmasını sağlamak amacıyla bir ürünün sadece kısıtlı bir süre için belirli avantajlarla sunulacağına dair yanıltıcı ifadelerde bulunmak.
  • Tüketicinin ürün veya hizmetini edinmemesi halinde bir kayıp, risk veya tehlikeyle karşılaşacağı konusunda gerçek dışı iddialarda bulunmak.
  • Tüketiciyi bir ürün veya hizmeti piyasa şartlarına göre dezavantajlı koşullarda almaya ikna etmek için piyasa koşulları hakkında yanlış bilgi vermek.
  • Sattığı ürüne ilişkin satış sonrası hizmetlerden Türkiye dışındaki ülkelerde de faydalanılabileceğine dair yanlış izlenim oluşturmak.
  • Sözleşmesine dayanarak bir talepte bulunan tüketiciden ilgisiz belgeler istemek, ücret talep etmek ve bu gibi yollarla onu yasal haklarını kullanmaktan caydırmaya çalışmak.

Logo RTUKRADYO VE TELEVİZYONLARIN KURULUŞ VE YAYIN HİZMETLERİ KANUNU 8. maddesi yayın hizmetlerinin haksız çıkarlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açan unsurlar içeremeyeceğini hükme bağlıyor. Yayın Hizmetlerinde Ticari İletişim başlıklı 4. Bölüm (9-13. maddeler) ise reklam, tele-alışveriş, sponsorluk ve ürün yerleştirme konularını düzenliyor. Çağımız iletişim ve dijital teknoloji çağı olduğuna göre bu kanunu ve görev verdiği Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nu gözden kaçırmamak gerek. Kurumun Faaliyet Raporuna göre 2014 yılında bu kanun çerçevesinde toplam 2558 yaptırım kararı verilmiş. Bu kararların %67’si haksız rekabet ve ticari iletişim ihlallerine ilişkin. Bunların yarısını yanıltıcı ve tüketici çıkarlarına zarar veren iletişim faaliyetleri oluşturuyor. Diğer iki önemli ihlal gizli reklam ve çocukların deneyimsizlik ve saflıklarının tüketime yönelik istismar edilmesi konularını içeriyor. Bu ihlaller doğrudan bir rakibe karşı işlenmemekle birlikte, reklamlar tüketicinin satın alma kararında önemli olduğundan serbest rekabet şartlarına darbe vuruyor.

TÜRK BORÇLAR KANUNU rekabet ihlallerinin nasıl ispatlanıp kime ne kadar sorumluluk, ceza yüklenebileceği dair önemli hükümler içeriyor. Haksız rekabetin çeşitleri üzerine farkındalığı arttıracak fazla bilgi sunmuyor. Yalnız, Rekabet Yasağı başlıklı 553. madde ilginç bir konunun detayına giriyor. Özetle, bir işletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari temsilci, yönetici ve diğer çalışanların işletme sahibinin izni olmaksızın kendileri veya başkaları hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş yapmaları ya da kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü kişilere yaptırmaları yasaklanıyor. Örneğin, bir kargo şirketinde çalışan kamyon şoförü kendi hesabına koli taşıyamaz. Bir hastanede çalışan doktor hastalarını sahibi veya anlaşmalı olduğu bir muayenehaneye yönlendiremez. Bir satın alma görevlisi çalıştığı şirkete toptan mal alırken ilave olarak kendi hesabına da uygun fiyatlı mal alıp satamaz.

Borçlar konusuna girince, şirketlerin mali yapılarının rekabetçilik ve sürdürülebilirlik açısından yaşamsal önem taşıdığını ve finansal zorlukların, yüksek enflasyonun ve dalgalanan kurların rekabet ihlallerini arttırdığını vurgulamak gerek. TBB Risk Merkezi’nin istatistiklerine göre ülkemiz her dönem hem şahıslar hem de şirketler bazında yüksek kredi kullanılan, çek, senet ve kredilerin ödenmesinde problemler yaşanan kırılgan bir ekonomiye sahip. Bu kırılganlık ödeme, tahsilat, vade uzatma, borçların yeniden yapılandırılması gibi konularda karşılıklı iltimas ve tolerans ölçülerinin zorlanmasına, dürüstlük ilkesinden taviz verilmesine neden olarak adil rekabeti geri plana attırıyor.

TÜRK CEZA KANUNU Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar bölümünde (235-242. maddeler) kamu kuruluşlarının düzenlediği ihalelere ve bunların gereği yapılan işlere fesat karıştırmayı ve fiyatları etkilemeyi suç sayıyor. Ayrıca, ticari sırlara dair bilgi ve belgeleri açıklamak yasaklanıyor. Örnekleri özetleyeyim:

  • İhaleye katılma şartlarını taşıyan şirket, ürün ve hizmetlerin ihaleye katılmalarını engellemek veya uygun şartları taşımayanların katılmasını sağlamak.
  • Bir teklif sahibinin verdiği fiyat ve diğer gizli bilgileri başka bir teklif sahibine bildirerek bundan haksızca faydalanmasına sebep olmak.
  • İhaleye katılacakların ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında anlaşma yapması, ihaleleri bölüşmesi.
  • İhale kararında belirtilenden başka, eksik veya geç ürün, hizmet teslim / kabul etmek.
  • İhale konusu iş ve ihale şartları konusunda ihaleye katılacaklardan bazılarını diğerlerinden daha önce bilgilendirerek daha iyi hazırlanmalarını sağlamak.
  • Aldığı ihale gereği yapması gereken teslimatı zamanında yapmayarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına ve dezavantajlı şartlarla karşılanmasına neden olmak.

Bu hileler bazı çevrelerde masum ‘beyaz’ yalanlardan sayıldığı ve başka türlü işlerin hiç yürümeyeceği düşünüldüğünden çok yaygın ve tespit edilmeleri çok zor. 2014 yılında Maliye Bakanlığı’na aralarında ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet de bulunan 28 bin şüpheli işlem rapor edilmiş ancak sadece 90 soruşturma dosyası hazırlanabilmiş. Bazı girişimcileri özellikle çeken bu ortam bazı girişimcileri de ‘devletle iş yapmak’ paradigmasına sahip olmadıkları için uzak tutuyor. Tabi kamu harcamalarının (yatırımlar hariç) milli gelire oranının % 35 civarında olduğu göz önüne alınırsa ortaya çıkan haksız rekabet koşullarının geniş kitleleri etkilediği kesin. Üç günlük bayram tatilinin dokuz güne çıkarılmasının bile zincirleme olarak ekonomideki etkilerini düşününce, bir girişimcinin kamu ihalelerine girmiyor olmasının onu kamu bütçesinin dağılımında yaşanan haksız rekabetten muaf kılmayacağı söylenebilir. Örneğin, geçtiğimiz haftalarda bazı firmaların yanlış bilgilendirme yaparak EPDK’dan haksız lisans almalarını veya Et ve Süt Kurumu’na 30 bin ton vergisiz et ithalatı (ve satışı) izni verilmesini düşünelim. Önemli (doğrudan/dolaylı) maliyet kalemleri arasında iletişim, enerji, akaryakıt ve gıda gibi kalemler olmayan kaç şirket var? Bütçenizin, fiyatlarınızın ve rekabetçiliğinizin etkilenmemesi mümkün mü?

FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU bilim ve sanat eserlerine dair farklı türdeki fikri mülkiyet haklarının nasıl korunacağına dair düzenlemeler içeriyor. Ek olarak, Haksız Rekabet başlığı altındaki 83. maddede özgün bir eserin başka bir eserde orijinalini çağrıştıracak şekilde kullanılmasının haksız rekabet sayılacağı belirtiliyor. 84. madde eser niteliğinde olsun olmasın özgün işaret, resim, ses, fotoğraf, sinema ürünlerinin (sahipleri tarafından men edildiği takdirde) başkaları tarafından çoğaltılmasını ve yayınlanmasını yasaklıyor. Bu fiillerin haksız rekabet sayılması için ille de bir firma tarafından işlenmiş olmalarının gerekmediği ayrıca belirtiliyor. Özgün eser ve yenilikleri tescillemek, korumak ve bunlardan fayda sağlamak için Telif Hakları Genel Müdürlüğü‘ne başvurmak mümkün.

TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN Ar-Ge ve inovasyonun artmasını mümkün kılmaya ve sınai mülkiyet haklarını korumaya yönelik yasal zemini hazırlayarak bu konularda Türk Patent Enstitüsü’ne görevler veriyor. Bu amaçla patent / faydalı model, marka, endüstriyel tasarım, coğrafi işaret ve entegre devre topoğrafyaları tescil ve kullanımına dönük ayrı kararnameler çıkarılmış. Firmaların bu tescilleri yaptırarak rakiplerinin gri alanını daraltması mümkün olabilir. Örneğin, Güllüoğlu Glütensiz Baklava için patent almış. Siz de veri tabanını sorgulayabilirsiniz. Bu konuda iki güncel mahkeme kararı var: (1) Garanti Bankası, kredi kartı markası Bonus’la özdeşleşen ‘bonus kafa’yı çağrıştıran ‘Bonnus’ markasıyla saç bakım ürünleri satan bir şirketi markaya tecavüz ve haksız rekabet nedeniyle tazminata mahkum ettirdi. (2) Ülker’in sahibi olduğu Doygun Ekmek, kullandığı benzer ambalaj ve görseller nedeniyle UNO Ekmek’e açtığı taklitçilik, aldatıcılık ve markaya tecavüz davasını kazanarak ürünleri toplatma kararı aldırdı.

Rekabeti düzenleyen ana kanunlar yukarıdakiler ama grinin daha fazla tonunu keşfetmek isteyenler (kozmetikten garanti belgelerine, mesafeli sözleşmelere kadar 100’e yakın mevzuatın yer aldığı) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın web sitesine bakabilir. Mevzuatta sıralanan haksız rekabet örnekleri konusunda ‘tek tek kanuna yazmaya ne gerek varmış, bunlar zaten ticari örf ve adetlere aykırı’ bilincinde olanların sayısı maalesef az. Pek çok insan bu halleri iş hayatının doğal parçası olarak görüp, yasaklanmalarını garipsemiş bile olabilir. Çünkü her gün bunlara şahit oluyor ve giderek kanıksıyoruz. Hatta bu davranışlarımızı iletişim ve reklam sanatı, ikna ve algı yönetimi, stratejik pazarlama ve sponsorluk gibi zarif kılıflara sokuyoruz. Öyle ki, yukarıdaki konular kanunlara atıfta bulunmadan alt alta sıralansa İşletme fakültesinde bir müfredat programı sananlar olabilir. 🙂

Kayıt dışı ekonominin tetiklediği haksız rekabet

TCMB, Dünya Bankası, A.T. Kearney, ve bağımsız araştırmacılar tarafından farklı bakış açılarıyla yapılan araştırmaların tümü son 15 yıldır Türkiye’de kayıt dışı ekonominin milli gelire oranının en az %30 civarında olduğunu gösteriyor. Resmi raporlarda genelde daha küçük oranlar telaffuz edilse de, sektörüne göre %5-90 arasında değişiyor. Örneğin, TÜRSAB binlerce kaçak seyahat acentasından şikayet ediyor. TESK konunun geniş boyutlarına dikkat çekmek için Bilmediğin Gerçekler Var kampanyası yürütüyor. Teknoloji ve mevzuatın gelişmesiyle bu oranlar dalgalanıyor fakat sıfıra inmiyor. Hatta teknoloji ve inovasyon bu oranların artmasına, tüm topluma ve sektörlere yayılmasına bile sebep olabiliyor. Paylaşım ekonomisi tüm dünyada geniş kitlelerin Airbnb, Etsy veya Upwork gibi platformlar üzerinden kayıtsız iş yapmasına ve gelir elde etmesine imkân veriyor. İki ay önce booking.com hakkında kayıt dışı işlemler konusunu da içeren bir soruşturma açıldı. Yüksek işsizliğin olduğu dönemlerde insanlar kayıtsız çalışmaya veya maaşlarının az gösterilerek işverenlerinin düşük sosyal güvenlik pirimi ödemesine razı olabiliyor. Nitekim Türkiye’de kayıt dışı istihdam oranı son 3 yıldır %35-40 arasında seyretmekte. Benzer olarak, web bazlı global şirketlerin Türkiye’deki ticari faaliyetleri ve reklam gelirleri kayıt dışı olabiliyor. Diğer taraftan, göreceli daha kurumsal olan firmalar (örneğin, yatırım alan girişimler, çok ortaklı şirketler, franchise / distribütörlük sözleşmelerine bağlı faaliyet gösterenler) diğerlerine göre ticari faaliyetlerinin daha büyük bir oranını kayıt altına aldıkları için bazen dezavantajlı duruma düşüyorlar.

BDDK başkanı bile gri alanlardan şikâyet ediyor. Hatırlarsınız, Şubat 2014’te cep telefonu ve bazı diğer harcamaların taksitlendirilmesi yasaklanmıştı. Ancak herkes farklı yöntemlerle bu yasağı aşıyordu. Başkan da bundan yakınarak, bari resmi olarak esnetelim en azından işlemler kayıtlı ve yönetilebilir olur demiş. Serbest rekabet ortamını olumsuz etkileyen tüm bu unsurlar her şeyden önce resmi verilere tam güvenilememesine yol açıyor. Örneğin, pazarınızın gerçek büyüklüğünü, arz talep miktarını, rakiplerinizi ve pazar paylarını ölçmek zorlaşıyor. Ürün ve hizmetlerin gerçek fiyatları ve gerçek personel giderleri gibi maliyetleri öngörmek zorlaştığı için üretim, satış planları ve alternatif gelecek senaryoları hataya tabi hale geliyor. Ve elbette ki, vergi kaçıran, kayıtsız ticari faaliyette bulunanlar sağladıkları düşük maliyet/fiyat ve uygun alışveriş/teslimat avantajları nedeniyle işini dürüst yapanlara göre rekabet üstünlüğü sağlıyor. Bu arada, mevzuat vergi kaçırma ve vergiden kaçınma terimlerini birbirlerinden ayırarak işletmelere makul rekabet oyun alanını da göstermiş. Vergi kaçırma, yasadışı yollarla vergiden kaçınma şeklinde; vergiden kaçınma yasal sınırlar içinde vergi yükünden kurtulma şeklinde tanımlanıyor.

Hibe, teşvik ve muafiyetin haksız rekabete dönüşmesi

Devletin firmalara farklı amaçlarla verdiği pek çok destek ve teşvik var. Bunlardan bazıları o kadar önemli ki, elde edenler edemeyenlere karşı ciddi rekabet avantajı sağlıyor. Örneğin, bir Serbest Bölge‘ye kabul edilmek. Destek bütçe limitleri, kontenjanlar, sektörel kısıtlar ve öncelikler benzer liyakatteki tüm firmaların bu ayrıcalıklara ulaşmasını ne yazık ki imkânsız kılıyor. Üstelik bu ayrıcalıklar firmalara adil bir şekilde verilmiyor, uygun şekilde kullanıldıkları yeterince denetlenmiyorsa devlet eliyle haksız rekabet yaratılmış oluyor. Ya da kamu desteklerinden faydalanma kriterleri ile pazarda başarılı olma kriterleri aynı değilse; destekler şirketlerin ekonomik değer yaratmasını tetikleyemiyorsa serbest rekabet zafiyete uğruyor. O zaman girişimciler için hedef değer yaratmak değil, hibe kazanmak oluyor.

Güncel bir habere göre yurtdışından kargoyla gönderilen küçük miktardaki eşyalara tanınan sınırsız muafiyetten faydalanmayı meslek edinen girişimcilerin yabancı e-ticaret sitelerinden alıp yurt içinde satışa sundukları ürünlerin toplam hacmi yılda 3-4 milyar dolara ulaşmış. Bu kişiler hem tüketiciye uygun fiyat avantajı sunabiliyor hem de ithalatı özel izin ve vergiye tabi ürünleri düzenli olarak küçük miktarlarda getirebiliyorlar. Haksız rekabet yapmalarına rağmen hiçbir yasayı açıkça çiğnemiyorlar. Suistimal edilen ayrıcalıkların başında ise Dahilde İşleme Rejimi (DİR) var. Son dönemde firmalara ayda ortalama 600 DİR izin belgesi veriliyor, 25 belge ise iptal ediliyor, ihracatın %70’i DİR kapsamında yapılıyor. Bir haberde yurtdışından tekrar ihraç edilmek üzere ithal edilen mallar yurtiçinde piyasaya sürülerek 750 milyon TL’lik hayali ihracat ve vergi kaçakçılığı yapıldığı konu ediliyordu.

Bu meseleye belediye, kaymakamlık, bakanlık ve meslek odaları gibi makamlardan alınan işyeri açma ve çalışma, inşaat, imar, iş güvenliği, hijyen, ürün ve hizmet standardına uygunluk gibi konulardaki ruhsat, izin, belge, rapor ve onayları da ekleyebiliriz. Bunlar ancak yetkililer tarafından tetkik ve takdir edilebilir. Bunların hem ilk hak edilişleri hem de sürekli olarak uyulmalarının temini ihlaller açısından önemli ve rekabette fark yarattıran unsurların başında geliyor. Bu konu firmaların önemli maliyet avantajları sağladığı, aldatıcı şekilde müşteri çektikleri ve hem tüketici hem de çalışan sağlığını, güvenliğini tehlikeye attığı tatsız bir konu. Bir girişimcinin kendi iş alanındaki tüm izin ve ayrıcalıklarla ilgili yürütme ve denetim mekanizmalarının nasıl ve ne kadar işlediğini gözlemesi çok önemli.

Herkes haksız rekabetin bir yerinde, sizin kozunuz ne?

Haksız rekabet her sektörde girişimlerin performansını belirleyecek düzeyde yaygın ve etkili. Mali müşavirler bile (!) haksız rekabetle mücadele amaçlı yazılım kullanılması için meslek kararı almış. Doğrudan size karşı bir hak ihlalinin gerçekleşmesi veya işin içinde bir rakibinizin olması gerekmiyor. Bir piyasadaki herkes her konuda eşit derecede bilgiye sahip olmadığı an (asimetrik bilgi) yani her daim haksız rekabet zaten söz konusu. Günümüzde sektör sınırları belirsiz ve pazarlar iç içe geçmiş durumda. Dolayısıyla ekosistemde serbest rekabeti azaltarak sizi dolaylı etkileyebilecek tüm şartları takip etmeniz ve yön vermeniz gerek. Kabul etmek gerek ki, tam serbest rekabet imkânsız, ihlaller kaçınılmaz, ‘haklı’ rekabet diye bir şey yok. Rekabet gri alanlarda yapılan bir savaş, önemli olan güç kazandıracak kozlar elde etmek ve kozlarını iyi oynamak. Edindiğim 4 ipucu var:

Manevra alanını bilmek. İş alanınızla ilgili tüm yasal mevzuatı, esneklikleri ve gri alanları tespit edin. Bunu yaparken sadece objektif kanıt ve kayıtlara değil gayri resmi olanlara da bakın. Faydalanabileceğiniz hiçbir kamu destek ve teşviğini kaçırmayın. Mali ve hukuk danışmanlıkları alın ama bunlar haksız rekabet konusunda kendinizi donatmanızı ve kendi tercihlerinizi yapmanızı engellemesin.

İstihbarat toplamak. Sektör analizleri ve pazar araştırmalarınızı sürekli kılın. İlk incelenecek konu tabi olacağınız haksız (eksik) rekabet koşulları olsun. Aksi durumda bu çalışmalara hep temkinle yaklaşın. Ayrıca, kimlerin rekabette nasıl avantaj sağladığını bilmek onların bu avantajları hangi durumda kaybedeceğini öngörmenizi ve kendi stratejilerinizi belirlemenizi kolaylaştıracaktır.

Bireysel düşünmek. Bir yasanın veya mesleki kuralın doğru ve yeterli olup olmadığını, başkalarının bunlara ne kadar uyduğunu hukukçu gözüyle, kuralları koyanın gözüyle değil kendi girişimci pencerenizden bakarak değerlendirin ve ona göre davranın. Hayalini kurduğunuz değil, içinde yaşadığınız dünyaya göre hareket edin. Siz kendi sorumluluğunuzu yerine getirin, kendiniz için doğru bulduğunuzu yapın.

Boş bulunmamak. Kime ne koz verdiğinizi ve hangi risklere girdiğinizi iyi değerlendirin. Örneğin, iş ilişkisinde bulunduğunuz bir taraf (bu bir konuda iznine tabi olduğunuz bir kamu kuruluşu da olabilir) bazen size karşı sahip olduğu hakları savunmayarak veya yükümlülüklerinizi yerine getirmemenize karşı çıkmayarak, hatta bunu teşvik ederek haksız rekabet avantajı sağlamanıza göz yumabilir. Fakat bu aynı zamanda sizin ona karşı açık verdiğiniz ve gelecekte kendinize karşı kullanılmak üzere koz teslim ettiğiniz anlamına da gelir. Dolayısıyla bu tür ihlalleri çok ileri götürmemek ve karşılığında bir gün sizden bir bedel veya iyilik istendiğinde hazır olmak gerekir. Çok basit güncel bir örnek: Marmaris’te yıllardır işlem yapılmayan (bekletilen) imara aykırı turistik tesisler dahil toplam 5 bin binaya tek seferde 15 milyon TL ceza kesildi ve yıkım kararı verildi.

Son olarak, ilahi adalete güvenin ve her şeyi dert etmeyin 🙂

Reklam

Siz ne düşünüyorsunuz?

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s